Pazar, Ekim 29, 2006

Yalnızlık:)))))

Blog yazmayı hatta bırakın yazmayı okumayı bile keşfetmişseniz MSN Messenger programını da biliysunuzdur açıklamaya gerek yok.

Kırk yılın başı, dudum uyumuş, pc bana kalmış rahat rahat sohbet edebilirim diye düşünerek yaklaşık 23.30 civarı oturup açtım msn'i. Listemde kayıtlı 37 kişi olduğunu bildiriyor ve söylüyorum, o saatten bu saate hiç kimse online olmadı.
Seni görmedik, gelmiyosun, uğramıyosun diyenlere duyrulur. Geldim ama yoktunuz. Koskoca gece, acaba biri gelir de iki laf eder miyim diye bakıp durdum ama ne gelen ne giden. Onca saat ne mi yaptım. mp3 indirdim kardeşim. Bi kaç gece daha online olmazsanız, indirecek şarkı bırakmıcam şu alemde.

Perşembe, Ekim 26, 2006

Bi aşağıdaki posta cevap vermeye devam etmelisiniz ama bunu eklemeden geçemedim. Buyrun bakalım.

Asagida okuyacaklariniz, musevilerin, Tanri ile insanin konusmasini anlatan kitaplari Talmud'dan alinmistir ve soyle biter:

"...bir kadini aglatirken cok dikkat edin, cunku Tanri gozyaslarini sayar! Kadin erkegin kaburgasindan yaratildi, ayaklarindan yaratilmadi, oyle olsaydi ezilirdi; ustun olmasin diye basindan da yaratilmadi. ama gogsunden yaratildi, esit olsun diye;... ... kolun biraz altindan korunsun diye....kalp hizasindan SEVILSIN diye

davullar ve denkleri

Merak ettiğim konular bir değil iki değil ama bi cevap alabiliyor muyum ? HAYIR. olsun ben yine sormaya devam edeceğim. Hem bu merak konularının 20 sene sonra değişip değişmediğini de test etme şansım olacak. şimdi sevgili okurlar ve canım dudu.

Dünyaya üzerinde yaşayan insan ırkının erkek cinsleri hakkında bi takım sorularım mevcuttur. Bu arkadaşlar dünya üzerindeki tüm nimetlerin kendi için yaratıldığını düşünür ve bu nimetlerden azami şekilde faydalanmanın kendi temel vazgeçilmz hakkı olarak görürler. Estetik duyguları niçin gelişmemiştir ya da gelişmştir de aynaya bakarken niye kendilerini çok estetik sanırlar. sonra hayat onlar olmadan yaşanamaz bi cehennemmiş kanısına varmalarına sebep nedir? Kendi ayakları üzerine basan karşı cins görmek neden içten içe ayağını kaydırma duygusu uyandırır da, biraz aptal olan ya da aptal gibi görüneni kayırma isteği içine girerler? Aynı işi, aynı sonuçlarla belik de daha da iyisini yapan bi kadınla bi erkek arasında aldığı maaş açısından bi eşitsizlik varsa bunun sebebi nedir? Yüksek maaş almanın sırrı her gün traş olmak mıdır öyle ise; niye ağdacıya para vermekteyiz? Bu insan evlatları nezaketi neden başka anlama eğilimi içinde olup, etrafındaki tüm karşı cinsin kendileri için ölecekleri düşüncesindedirler? Davul bile dengi dengine diyen sadece kadınların ataları mıdır? Bu atasözü söylenirken erkek cinsi kulak mı tıkamaktadır yoksa o söz söylendiği sırada ortam da değil midirler? Yoksa bu sözü bilmekle beraber şöyle mi yorumlamaktadırlar. İşin var, evim var, arabam var, param var, çok param var bütün davullar bana denk. Yaşı, boyu, mevkii, konumu, durumu vız gelir tırıs gider, hatta o kız kesin bana hasta olur mu diye düşünmektedirler ya da tüm bunlar bende olduğuna göre o benim dengim bile sayılmaz ben ona lutüf mu ediyorum diye düşünürler.
Soru sormaktan yoruldum, umarım siz cevap vermekten yorulmazsınız. Ama siz cevap verseneniz de vermeseniz de soru sormaya devam edeceğim kardeşim.

Perşembe, Ekim 19, 2006

Bayram

Aslında bugün başka bi post yazmıştım. Duru'ya engin tecrübelerimi aktardığım bi posttu ama baktım ne yeri ne zamanı belki bi gün publish yaparım:)

Yerse, günün anlam ve önemine binaen bayramlardan bahsetmek istiyorum biraz. Aslında bahsetmek değil de sormak istiyorum sizlere.

Bayramlar çocuklar için midir? Belli bi yaştan sonra bayramların bi anlamı kalmaz mı? Ne zaman biter bi çocuk için bayram ya da bayramın anlamı bittiğinde mi yetişkin olursun. Bayram artık bayramlık almaktan vazgeçtiğin zaman mı biter? Hala eski usullerle ailenin yanında geçirirken bile, diğer günlerden hiç bi farkının kalmamış olması bi eksiklik midir? Yetişkin olmak böyle tatsız tutsuz bi şey midir? Yaşın erişmişken bile elini öpen olmaması mıdır anlamını yitirten bayrama? Annemin Semra Teyze olduğu yaşlardayım. Ama annem gibi tatlı bi telaş hissetmiyorum. Kapımızı çalan arkadaşlarım yok artık ve onlar için hazırlanan lokumlu mendiller de yok. Ponponlu beyaz çoraplarım ve yeni ayakkabılarım da yok. En büyük kağıt paralardan bi kaç tanesini bankaya gidip, küçük banknotlarla değiştirmek ve bir tomar para ile bayram çocuğu da beklemek yok. Bayram harçlıklarını biriktirmek, gizli gizli saymak ve bu paralarla panayıra gitmek de yok. Limonata ve mis kokulu gazozlarda yok. Anneannem, babaannem ve dedelerim yok ellerini öpebileceğim. İki tane yandan atkuyruğu yapacak kadar saçım yok ve onlara bağlayacağım koca beyaz parlak kurdelelerim de yok.

Bayram kelimesi bende sadece koca, sıcak bir yatak ve kalın bi yorganı çağrıştırıyorsa, gidip bayramlık almak ya da baklava nasıl açılır konusunda Nazmiye teyzeyi izlemek mi gerekir?

Yerse, gidip kızıma bayram harçlığı hazırlayayım, bulabilirseniz de ponponlu beyaz kısa çorap alın kızıma benim için.

Çarşamba, Ekim 18, 2006

KısaPost (Yazılının cevapları) Dipnot : Matyh ile thesadsipirit geçti diğerlerinizle bütünlemelerde görüşürüz.

Yerse: Neyse
Bekke: Belke
Kıçart : Çıkart
Kulabi : Kurabiye
Yele : yere
Hamul aletleri : Oyun hamurunu açmaya, kesmeye, şekil vermeye yarayan plastikten üretilmiş, yaratıcı zeka ürünü para tuzakları.
Daha gün : Daha dün. Aslında dün Duru için hep gün. Gün aşkam, gün sabah gibi.
Yasılsın ve yerde: Çok basit "n"ler bi türlü çıkmıyo ağzımızdan.

Pazartesi, Ekim 16, 2006

anneler ve kızlar


İnsan kendi yavrusunu çok seviyor. Ellerine gözlerine bakıyor. Bazı bakışlarında, tavırlarında kendisini yakalayıp için için sevinirken, zaman zaman bana hiç benzemiyor diye için için üzülebiliyor. Her gün yeni bi şey keşfediyor, bu kaşifliği paylaşmak istiyor. Tekrar çocuk şarkıları öğreniyor, oyun hamurunda abara yapıyor, boyama kitaplarını onun istediği renklerde boyuyor. Beraber büyüyorsun.

Haftasonu ateşi vardı bebeğimin. Sürekli terledi, ateşi çıktı, burnu aktı (bi rolu tuvalet kağıdı bitirdik bi günde ve zaman zaman "annecim azcık su iç. burnundan çok su kaybediyosun" şakamı bile anlayıp güldü bana) sirkeli suyla sildim, başını, eklem yerlerini, öptüm, sarıldım. İlaçlarını içirdim. Tadı acı olduğu halde kuysuzluk yapmadan içti benim tarçınım. İnsan ADA'ysa bunları yaparken hiç bi karşılık beklemiyomuş, severken de öyle. Nasıl mı farkettim bunu? İşte cuma akşamı ateşi yine çıktığında yatağının yanında oturup alnını siliyordum. "Adacım ateşin çıkmış, sana şurup getireyim mi" diye sorduğumda şöyle dedi. "yok getirme, yanıma uzan, elimi tut adacım"

Bu ne demektir bilir misiniz? Kim yanınızda olsun istersiniz gerçekten hasta iseniz, kim olsun istersiniz ve kime hiç sormadan emanet eder, etmek istersiniz kendinizi? Annenize.
Neden peki? Sevgi.
Anneniz sizi çok sever çünkü. Ve siz söylemeseniz de söylemek aklınıza da gelmese SİZ DE ANNENİZİ ÇOK SEVERSİNİZ!
İşte Duru'nun yanımda kal, elimi tut demesi, o ana kadar aklıma gelmeyen, düşünmediğim, umrumda da olmayan bi şeyi hissettirdi bana. Duru beni seviyordu.

Bu garip gelecek şimdi size, hissettiğimde bana da garip geldi. Yani ben onun annesiydim, kızlar anneler birbirlerini severlerdi. Yani annemin kızıyken, bir kız çocuğu iken bu çok doğal bi sonuçtu. Anneme bunu söylememe gerek yoktu. Ama sanırım insan anne olduğunda farklı düşünüyor ya da sevilip sevilmediğini düşünmüyor bile karşılık gözetmiyor çünkü. Ama inanın bunu duymak çok ama çok mutlu ediyor. Benden söylemesi.
Fazla geç kalmadan onu sevdiğinizi söyleyin, eğer söyleyemiyorsanız "anne sadece yanımda kal yeter" deyin, inanın sizi anlayacaktır.

Cumartesi, Ekim 14, 2006

Geçen perşembe, durunun kreşinden aradılar. ateşi 38.5 Calpol verelim mi diye. Verin dedim ama ateşi duyunca, destek ekiplere haber verdim. Bir buçuk saat içinde sebel gelip, duduyu kreşten aldı ve geldiği istikamette tekfurdağ'na doğru yola çıktı. Gider gitmez doğru doktora tavsiyelerimle, il girişinde, ilin seçkin özel hastanelerinden biri (başka özle hastane var mı bilmiyorum) olan YAŞAM HASTANESİ'ne götürmüş. Durunun daha önceki rahatsızlıklarında ilgilenen doktor o hastanede ya. gidilmiş, ama doktoru yok. Bu arada ateş 39 olmuş. Bildik yöntemlerle düşürmeye çalşmışlar. ben haber bekliyorum. Neden hasta olmuş? teşhis ne? ne ilaç verdiler? diye . bi telefon geldi.
-Abla duru penisiline alerjisi var mı?
- bilmiyorum. iğne mi verecekler?
- yok şurupmuş.
- bilmiyorum hiç penisilin almadı. mutlaka test yapsınlar.
- tamam abla
aradan bi 10 dakika sonra.
- abla antibiyotik kullandı mı?
- evet kullandı canım
- Hangi antibiyotikeri?
- ne bileyim sibel. hangisi yazacağını söylesin, kullanıp kullanmadığını hatırlayayım.
- tamam abla.
neyse akşam oldu evi aradım. babam ilaçları almaya gitmiş. bi yarım saat sonra gelmiş aradı.
-kızım bu şurupardan biri penisilinli (babamın hastanedeki telefondan haberi yok)
- baba vermeyin. alerjisi olup olmadığnı bilmiyorum.
telefonu kapattım. ben kızımla 3 yıldır bi aradayım. Onu üç yıldır tanıyorum ve dolayısıyla annelik eğitimi de üç yıl.
yukarıdaki telefon görüşmesini yapmamıza neden olan şahıs yaklaşık 6 yıl bu işin eğitimini alıyor ve hangi ilaç diye bana soruyor, o da yetmiyor, penisilin vermeyin verecekseniz de test yapın dememi umursamadan penisilinli şurup yazıyor. Allaha şükür okumamız yazmamız var. Dedesi meraklı bu konuda da içmedi durum şurubu. Ya saf tarafımıza gelseydi, ya okumasaydık ya da okuma yazma bilmiyo olsaydık. Düşünmek istemiyorum. Gerginim , sinirliyim. Kolay mı 32 yılda bi bulmuşum, kolay mı yetişiyo bi insan evladı. Yazıyorum çünkü; kendini, işini, mesleğini bilmez, üç gram zekayla iş yapan doktorlara emanet ederken canınızı bi kez daha düşünün. Üçü bi araya gelip aynı şeyi söylemediği sürece inanmayın. Sağlıklı günler...

Perşembe, Ekim 12, 2006

yok.

Hotmail ve uzantısı sohbet programı bi türlü açılamamakta, Duru ateşlendiği için ilaçları ile birlikte uyumakta. Ben de uyumak istiyorum. Post most yok, gidin siz de uyuyun.

Cumartesi, Ekim 07, 2006

topitik topitik, bisiklet, tiviti


Duduyla bakkala markete gittiğimizde, içeri girmeden önce karşıma alıp;
- bak adacım içerden kendin için sadece 1 tane bi şey alabilirsin , ona göre seç diyorum.
Markette ya da bakkalda, zaman zaman farklı şeyler alsa da genellikle karşı koyamadığı iki şey var: topidik topidik ve sakız...
Her seferinde elimizde bir topidik topidikle geldiğimiz için, geçen gün bi baktım dolaba 8- 10 tane topidik topidik. Onları çıkarıp, güzel bi bardağın içine dizdim. Dudu'ya da,"adacım, yemekten sonra istersen bi tane yiyebilirsin dedim.


Bu arada aklıma gelmişken, Duru'nun evin içinde bisikletiyle bir bütün olduğunu, evin tüm köşelerine bisikletiyle ulaştığını, hatta oyun oynarken çişi geldiğinde, koşarak daha çabuk gidecekken, ısrarla bisikletine binmeye uğraştığını ve bu yüzden adası tarafından kucaklanmak suretiyle tuvalete yetiştirildiğini biliyor muydunuz? Bunun postla ne ilgisi var diyeceksiniz. Aslında yok da, anlatacağım sahnenin içinde bisiklette var ve nerden çıktı bu bisiklet, yazarın bize bi oyunu mu demeyesiniz diye yazıyorum.


Duru hanımın kreşten döndükten ve yemek yedikten sonra ya hamul aletleri ile abara yapar, ya boya kitaplarını alıp adaya kitapları boyatır, ya yap boz yapar ya da çizci film izler. Ama son günlerdeki en büyük aktivitesi çizci film izlemek... Ama ne izlemek, Madagaskar'ın ilk CD'sini kaç kez seyrettim hatırlamıyorum. İkincisini seyretmek kısmet olacak mı onu da bilmiyorum:)
Her neyse yine öyle bi gün Dudu yemekten sonra bi çizci film seçti ve dedesiyle adasını esir alıp, pür dikkat izledi. CD bitince, adası artık yatma saatinin yakın olduğunu, dedesinin tv izlemek istediğini söyledi. Duru'da bunu makul bulmuş olacak ki ses çıkarmadan boyama kipatıyla ilgilenmeye başladı. O sırada tuvalet lavabosuyla ilgilenmekte olan ada içeriden bi ses duydu.


- Ada bak ne buldum. Tiviti. Çok hoşuma gitti isleyebilir miyim?
- Hayır dudu, bi tane izledin ama yeter artık.
Bu cümlenin ardından on saniye sonra, dudu bisikleti ve tiviti CD'siyle tuvalet kapısındaydı.
- Ada lütten, başka izlemicem. İzleyebilirim mi?
- Hayır annecim.
- Ama lütten.
- Hayırrrrr...
- ÜÜüüüüüüüü.
- Duducum çok ağlayasın varsa, doğru odana. Orda bi ağla rahatla sakinleş ondan sonra gel.
- Üüüüüüüü.
- Duducum boşuna yoruluyorsun. İzlemeyeceğiz.
- Üüüüüüüüü.
sesi eşliğinde bisikleti ile wc kapısından uzaklaştı. Yaklaşık, bi iki dakika sonra, yine bisikleti ile birlikte wc kapısına geldi. Tivitiyi izleyemediği için ağlamaktan perişan olmuş (!) o değilmiş gibi, bisikletin üstünde ve elinde bi adet topitopla gayet güleç;
- Ada topidik topidik yiyebilirim mi?
- Kızım yemekten sonra yedin ya. Bi tane yeter.
- Ama olmaz. Yiyebilirim mi?
- Of dudu nerden çıktı şimdi bu?
- Ama lütten.
- Neden Duru? Neden topidik topidik yiyiceksin ki.
- Hani ben tiviti seyredecektim ya. Hatıllıyon mu? Hani sen olmas dedin ya. Hani ben ağladım ya. Hatıllıyon mu? İşte onun için.

Cuma, Ekim 06, 2006

Dudu'nun Sözlüğü (2)

Aşağıdaki cümleleri okuyun ve anahtar sözcükleri ve cümle içindeki anlamlarını bulun.

- aaaa ada kulabii yele döküldü. Yerse süpürüs.
- Ada hamul aletlerimi unuttuk. Yerse sen alılsın.
- Topitik topitikim yele düştü, yerse başka bi tane yelim.
- Duducum bak pançon yere düşmüş.
- aaa ebet yerse sen kaldılılsın.
Oyun hamuru ile şekiller yaparken;
- bekke bekke bekke kıçart.
Okulda öğrendiği şarkısını söylüyor.
- Daha gün annemisin kollaanda yaşarkan
- yasılsın?
- ada ayşemm yerde?

Evet sınav başlamıştır. Soruların cevaplarını bi kaç gün sonra ilan panosuna asarım. Süre 2 dakikadır. Başarılar.

Pazar, Ekim 01, 2006

Çiş baskını (Doğal afetler serisi I )

Cuma gecesi tekfurdağına gittik. çoluk çocuk herkes bi aradaydık.

Haaaa bu arada unuttum yaaa. Bizim bi kızımız daha olacak . Gerçi bu ayrı bi post konusu ya. Sayın okurlar bizim bi maruzatımız var. Kızımıza bi ad bi isim bulamadık ve annesi iki gözü iki çeşme "kızım doğacak ama ismi yokkk" diye sicim gibi yaşlar dökmekte. Doğum ne zaman mı? Mart gibi falan. Neden mi ağlıyo annesi daha çok var diyosunuz. Eeeee siz şirini tanımıyonuz. Herşey planlı programlı olacak aaa canım. siz kendi düğünün de sağa sola direktif verip, kim nereye oturacak, buz kovası hangi masaya konacak, hangi misafir ne zaman dans etmeye kalkacak konularını, çiçeği burnunda kocasının kollarında dans ederken, iki elini kolunu kullanıp yapan bi gelin görmediniz derim:))) bu aklınızın bi köşesinde bulunsun. aklınıza gelen tüm kız isimlerini sıralayın. biz bulamadık belki siz bulursunuz. şimdi konumuza dönelim.

Neyse yenildi içildi anlatmıyorum malum okurlarımın arasında bi "çok hamile" arkadaşımız var. Gece yataklara dağılıldı. Biz dudu subel ve ben baba evine gittik yatıya. Yatakları açtık, dudu sebelle uyuyacağım diye buyurdu. İyi dedik uyu bakalım. Adada yatağa yattı. Sabah 9.30 gibi, dudunun kapıda ağlamasıyla uyandı. Kapıyı açtı. Dudunun üstünde sanrım 1 yaşında giydiği ve küçüldüğü için dedesine bırakılmış bi pijama üstü, altında adasının eski bi şortu ve şortun üstünde de beline uydurulmak için bağlanmış bi ip. Görseniz, Beyoğlunda kırmıız ışıkta cam silen çocuklardan bile perişan bi halde. Adası uyku sersemi pek bi şi annamadı ya yatağı açtı o da koşa koşa yatağa attı kendini. iki dakka sonra teyzesi bi yatak pediyle geldi. yatak pedini de yalan olmasın dörde katlamış yani ikinci bi yatak kalınlığında. durunun altına koymaya çalışıyo. Durum anlaşıldı. Dudu gece yatağa çiş yapmış. Ada yine sersem - ya gerek yok o yapmışsa bi daha yapmaz hiç uğraşma. demek gafletinde bulundu. Sebelll kızmış, sinirli. - ne yapmazı iki kez yaptı.
Hadeeeeee. buyrun bakalım.
- Kızım çişin var mı?
- ebet var.
- kalk yapalım.
ada ile dudu tuvalte gitti ki bi de ne görsün. Çamaşır makinesi çalışıyo, küvette koca bi battaniye, leğende koca yorgan, çamaşır ipi çamaşır dolu. Sanırsınız sel almış dedenin evini. Neyse sabah sabah bu manzaraya uyanmak da, sabahın 5.30'dan beri adayı kaldırmadan dudunun çişlerini temizlemeye çalışmak da sinirleri felaket germişti. İki koca yetişkin kadın diyeceğiniz iki insan, üç yaşındaki çocuklar gibi çatır çatır kavga ettiler. Aslında sanırım ikisi de söylemek istemediği şeyleri söylediler. Ben dudunun yalancısıyım, ada da sebel de çok pişmanmış. Ama tüm c.tesi gününü de pazar gününü de gerizekalı gerizekalı çocuklar gibi küs geçirdiler.
Siz şimdi çiş baskını bitti sanıyorsunuz. oturup duduyla konuşuldu falan. pazar akşamı da şii de kaldılar yatıya. Bu kez semya - kızım bak bu gecede yapabilir altına bi şey koyalım dedi. Ve biraz sonra elinde şu çeyiz mağazalarında veirlen yorgan çantaları olur ya onlarla geldi. Dudunun altına konuldu. Ada biraz bozulmuş, ne yani benim kızım çişli mi alla alla diye içinden söylenmekle birlikte anne sözü dinnemeyi ihmal etmedi. Gece arada uyanıp, dudunun altını kontrol etti. ohhh kupkuru. Sabah kalktı, semyaya baktı. azcık sohbet etti. Sonra duduya bakmak için içeri gitti. Haydeeeee. Koca yorgan naylon poşedi çişlnmiş. Dudunun sırtına kadar çiş. Uyanmış kalkmış bi de gece çıkardığı sakızı arıyo sehpanın üstünde. Sanki onca çiş gölü onun eseri değil. Dudu olduğu gibi banyoya sokuldu üstü başı soyuldu. Yıkandı, yedek kıyafetleri giydirildi. allahtan koca naylon işe yaradı da fazla zaiyat olmadı. Bakalım bu gece kendi yatağını da çişlicek mi beraber göreceğiz. belki kendi evim kendi yatağım diye yapmaz. kimbilir.

Özel not (kimse okumasın burayı) : Sebelll sebelll küsmüyüz halaaaaaaa.

dudu dialogları...

Trilink Trilink..... Trilink trilinkkk....

- ben bakcam durun çocukkar.
- Alo iyiyim yasılsın?
- Durucum bugün kreşe gitmedin mi?
- iyiyim yasılsın?
- Nasılsın durucum?
- iyiyim yasılsın?
- bende iyiyim ne yapıyosun?..
- çiçci film isliyorum.
- Kreşe gitmedin mi bugün?
- gitmedim.
- Neden gitmedin ? ne yapıyosun evde bu saatte?
- çiczi film isliyom.
- çizgi film izlemek için mi gitmedin durucum.
- Ebet.
- ada nerde teyzecim.
- işe gitti.
-ne yapıyo işte?
- çalışıyo. oyuncak yapıyo, kulata yapıyo. para kazancak bana.
- hımmm baban nerde?
- bilmiyom
- çalışmıyo mu baban?
- yookkkk çalışmıyo ebde oturuyo...
- yaaa öyle mi?
-Ebet. hadi hoççakal çicci film seyyetcem ben. sebelllll şii arıyo, seni istiyoooo.

Yazarın notu: her sabah evden erkenden kalkıp okula giden tüm çocuklar gibi, kreş de olsa asmak çok güzel. ama asmasının sebebi tabi ki çicci film için değil, kalkamadığı içindir. ada iş yerinde oyuncak ya da çikolata yapmamakta bayağı bayağı çalışmaktadır 08.00 - 18.00 arası. dudunun babası da çalışmaktadır ama çocuk kendisini sadece haftasonları gördüğü için çalışmadığını düşünmektedir:) duduyu çok lafa tutar çok soru sorarsanız hemen sizin evdeki başka biriyle görüşmek istediğinize karar verebilir, bakınız "sebellll şiii arıyo seniii istiyooo" cümlesi.