Salı, Haziran 06, 2006

havstıralyanın sırrı çözüldü

evettttt. beklenen oldu. dudu bi kez daha adasını tongaya düşürdü. Bu tonga öyle cografi bi tonga değil canım. ya da o tonga değildi de başka bi şiydi bilmiyorum. her neyse. aslında bu sırrı dudunun ağzından yazmak mı güzel olurdu bilmiyorum ki. belki de.... o zaman şöyle olurdu. dudu ile arkadaşı güleşcan bi akşam üzeri, milk shakelerini yudumlarlarken, gelecekteki yurtdışı planlarını birbirleri ile paylaşmaktadırlar.
- güleşi ben 18'ime bi basayım. basıp gitcem hemen. sanırım önce yunanistan'a gitmeliyim? adam hep istedi istedigidemedi. yapıştı kaldı buraya.
- düüüü. ben nepale gidecem. benimkiler beni orda yapmışlar.
- biliyo musun güleşii. ben küçükken. benim küçük teyzem avustralyaya gitmişti.
- hangi teyzen.
- küçüğü yaaa. sibel olan.
- eeee.
- ya o avustralyaya gitti ya. şirin de gitmişti. geldiklerinde bi sürü, kangruyla ilgili şeyler getirmişlerdi. ve ben o yüzden. bütün migrosları avustralya sanırdım. hani onların logosuda kangru ya....

ya işte sayın izleyiciler. dudunun kafasında avustralya, bi takım reyonları olan, içinde herşey bulunan renkli ışıklı içindeki arabalara binilebilen, eğlenceli ve her adım başı bulunabilen bi yer. ve benim canım dudumun anlamadığı, teyzesinin üç aydır orda ne yaptığı. sana sesleniyoruz. sebelll sebell, çabuk uçak bileti reyonuna git. uçak bileti reyonu yoksa oyuncak uçak reyonuna git. alışveirşi bitir artık yaaa.... sür arabanın kasaya öde paranı gel artık.