Cuma, Aralık 01, 2006

Biri bize kilo verdiriyo yarışması başladı.

Bizim bakkal saat 20.00'den sonra evlere servis yapmıyomuş. Böylece abur cubur keyfim yarım kaldı. söz de bi de diyet yapıyorum. Sağolsun saat 20.00 den sonra evlere servisi dururan Bakkallar Birliği... Bu aynı zamanda bi işaret olmalı. Uzaklardan bi yerlerden şöyle sesleniyo ulvi bi ruh. Ye Meeee, Yee Meeee, Yeee Meeee.... Acaba az önce abur cubur yemedğim için mi çok sinirlendim. Yoksa çok sinirlendiğim için mi abur cubur yeme isteğim nüksetti hala karar vermedim. Ama yazınca rahatladım valla. Size diyet hikayemden bahsetmedim değil mi? İş yerinde kilolu olduğuna inanan üç koca insan "1 ayda kaç kilo veririm" tarzı bol reytingli bi yapım içinde bulduk kendimizi. Program yapımcıları en çok kilo verene bi küçük altın vaad etti. Yalnız bu vaad çok işe yaramış olmalı ki yarışmacılardan biri 15 dakka yer cimlastiği, 15 dakka bisikletle açılışı yaparken, diğer yarışmacı ikindi 16.00 kadar elmayla durup, günde 2 kilometre yol yürümekte, bendenizi sorarsanız da tüvistendşepır isimli ithal harikasının üzerine 3 dakka çıkarak, eve geldiğinin 1.yılını geride bırakmış olan nesneyi şaşırttım. Bu üç dakkayı 5 dakka çıkartır bi de akşam yemeklerine dikkat edersem, tartının ibresini sola doğru kaydırırım kaanatindeyim. Kararlıyım, motive edin. Şimdi merak içinde kıvaranan okurlara kilomu açıklıyor ve 28.12.2006 tarihinde son bulacak yarışmamızın sonucunu da burada ilan etmeye söz veriyorum.

Efendim. Kilomu mu yazacaktım, yok canımmmm yanlış olmuş, kaç kilo verdiğimi yazacaktım:)))) :PPPPP Tamam tamam mızımayım yetmişbeş kiloyum. Özellikle yazıyla yazdım ki, gözlerinizle rakam arayıp, bulduktan sonra okumaktan vazgeçmeyesiniz diye:) oldu mu. mutlu musunuz? Tamam hadi dağılın bakiimm kulis yapmayın, kümeleşmeyin sizi idareye şikayet ederim sonra.

Mektup adresi biliyor!

Daha şimdiden seleler dolusu oyuncağı olan üç yaşındaki bir çocuğa durmaksınız birşeyler alma ihtiyacını anlayışla karşılamaya, sabretmeye çalışıyorum. Ama sanırım sabır çok değil ki zaman zaman sinirlerime hakim olamıyorum. Bunları direkt şahsına söylemeyi de arzu ederdim ama gereksiz gerginliğe yol açmak vereceğin karşılıklarla muhatap olmak istemiyorum.
Sana kaç kez anlatmaya çalıştıysam da, "oyuncağı çok almasaydın.", "daha öbürüyle oynamadı." gibi cümlelerle ifade etmeye çalıştığım, "çocuğa bu kadar hediye almayı keser misin" cümlesini duymazdan ve görmezden gelmen beni zor durumda bırakıyor. Sen sanıyorsun ki seni kıskanıyorum. Aslına bakarsan şöyle oluyor. Ben de kızıma küçük hediyeler almak istiyorum ama evde bulunanların sayısı o kadar çokken, yeni gelen oyuncağında üç kez oynandıktan sonra nereye gittiğini gördüğüm için ertelemeyi tercih ediyorum. Biraz vakit geçsin sonra alırım diyorum. Ya da aldığım hediyeler, öyle cicili bicili, yanar döner, janjanlı şeyler olmuyor. Daha mütevazi, daha işe yarar şeyler seçmeye çalışıyorum. Birlikte her alışverişe gittiğimizde, alabileceği şeylerin ne olduğunu ve kaç tane alabileceğini konuşuyorum onunla, gerekirse fazla paramızın olmadığını, o o yuncağı da başka bi zaman alacağımızı anlatmaya çalışıyorum. Sence neden? Kızım istediklerini yerine getirip yüzündeki o mutlu ifadeyi görmekten mi kaçıyorum. Ya da oyuncağa para harcamayı müsriflik mi sayıyorum. Ya da alım gücüm çok sınırlı olduğu için mi böyle davranıyorum? Cevabı biraz düşünsen bulursun. Bu ve buna benzer yaptığım, söylediğim, anlattığım şeylerin tek bir nedeni var. Sadece yarın yetişkin olduğunda karşılaşacağı dünyaya, gerçeklere, geleceğe hazırlamaya çalışıyorum. Şimdi yaşayacağı küçük hayal kırıklıkları ile her istediğinin her zaman olamayacağı bilgisini öğretmeye çalışıyorum. Yetişkin olduğunda yaşayacağı hayal kırıklıklarına hazır olması, hayata sağlam adımlarla basması, hayatının sonuna kadar yanında olamayacağım gerçeği ile yetişkin olduğunda tek başına ayakta durabilmesi için uğraşıyorum. Dünyanın kendi etrafında döndüğü yanılgısını yaşamaması, doyumsuz, tatminsiz ve mutsuz bir çocuk ve yetişkin olmaması için elimden geleni yapıyorum. Sence ben kızımı sevmiyor muyum?

Ben çocuk yetiştirmeye çalışıyorum. Sadece karnını doyurmak dışındaki sosyal ve ruhsal ihtiyaçlarını da karşılamaya çalışıyorum. Senin yaptığın gibi iki haftada bir c.tesi pazar alıp, saatlerce oynamak dışında çocuğuma verilmesi gereken öyle çok şey var ki. Birazcık yardımcı olsan ne olur.
Az önce telefondaki sesi ne kadar mutluydu. "Anne bana prenses evi aldılar..." Canım benim nasıl da sevinmişsindir. Ama aranızdan birinin aklına geldi mi acaba? Bu çocuğun annesi geleceğe bir "cindy bebek"mi yetiştirmek istiyor diye. Bu yaşlarda edinilen ve oynanan oyuncakların, çocukların kişiliğini, hayata bakışını, sosyal duruşunu bile etkilediğinin farkında mıydı alanlar. Evet itirazım var. O kadar pahalı bir hediye için çok erkendi. Evet itirazım var, bu dünyada prensesler yaşamıyor. Evet itirazım var , benim küçük tarçınım asla sürtük bir cindy ya da barbie bebek olmayacak. Siz kimin çocuğuna ne hediye ediyorsunuz ya. Büyütme, yetiştirme sorumluluğunu seve seve aldım, kimseye vermeye niyetim yok. Seni anlamaya çalışıyorum ama sanki bilinçli yapıyorsun bunları. Biraz daha özen göster, madem vereceklerin oyunlar ve oyuncaklarla sınırlı, hiç olmazsa benim verdiklerimi sabote etme.