Salı, Aralık 26, 2006

göce salata

şimdi 50.yaşını kutlayan yakışıklımın şerefine, yirgünüme bi salata tarifi vereyim yapsınlar, yesinler kutlasınlar istedim. maksat kamuya hizmet.
göce nedir bilir misiniz? bilmeyenler için aşurelik buğday demektir. Aşurelik buğdayı kaynatıyorsunuz ama keşkek yapacak kadar bulamaç haline gelmesin lütfen. pişmeye yakın tuz atın ki pişmesini engellemeyin. tuzu önceden atarsanız kayna allah kayna zor pişer. aynı tavsiyem fasülye nohut gibi kuru baklagiller için de geçerlidir. ama ıspanak, taze fasülye, pırasa gibi yaş sebzelerde tuzu baştan koyarsanız pişmesine yardımcı olursunuz. Göceyi yenilecek kıvama getirdikten sonra ocaktan alıp süzün ve soğumaya bırakın. başka bi yerde, salatalık, havuç, kornişon turşuyu kare kare küçük küçük doğrayın. taze soğanı da ince ince doğrayın. bol dereotunu da ince ince kıyıp tüm malzemeyi karıştırın. göce iyice soğuduktan sonra hepsini karıştırın. üstüne de az yoğurt bol mayonez ya da bol yoğurt az mayonezi,çırpıp üzerine dökün ve damak zevkinize uygun hale gelene kadar yoğurt ya da mayonez ekkleyip hazırlayın. afiyet olsunnnn.


(aman yaaaa malzemelerden birini unutmuşum. bi de konsevre mısır ekliyosunuz, tabi başka unutuğum malzeme yoksa afiyet olsun. :))))

Pazar, Aralık 24, 2006

fotograftaki yakışıklıya...


Bugün sesini duydum, daha bi özledim seni. bi kez daha doğum gününü kutluyo ve yanaklarından kocaman kocaman öpüyorum.

Pazartesi, Aralık 18, 2006

kirli beyaz sıvalı duvarlar, geniz yakıcı ecza kokusu, her odada ayrı bi hayat öyküsü. basit bi soğukalgınlığı sandığımız şey için daha ne kadar orada tutacaklar seni.

Pazar, Aralık 10, 2006


Bugün "Babil"e gittim.


Bize verilmiş en büyük hediyelerden biri olan konuşma yeteneğinin
ne kadar önemli olduğunu ama buna rağmen,
inatla konuşmaktan, dinlemekten, anlamaktan
kaçtığımızı gördüm.



Ölümlerin iki insan arasına kapanması zor mesafeler koyabildiğini,




















Kurşun yarasının, ruhtaki yaralardan daha çabuk iyileştiğini bir kez daha anladım.








Bazen insanın neleri kaybettiğini anlaması için,
kaybetmenin eşiğine gelmesi gerektiğini hatırladım.

Etrafımızı saran, günlük hayatımızın bir parçası haline gelen, tv, telefon gibi iletişim araçlarının Dünya'yı küçültmekle birlikte, yalnızlıkları derinleştirdiğini hissettim. Efsanedeki gibi, her birimiz başka bir dil konuşuyoruz...
Ben filmi izledim. Hepsi bu.

Not: Fotograflar www.intersinema.com sitesinden alınmıştır.



Çarşamba, Aralık 06, 2006

Sosyal aktiviteler ve tarifler

Not:Yukarıda dereotu ve kırmızı biberle süslü
olan salatam, onun yanında mum
dikili olan da irmikli tatlım:)
Kış münasebeti ile başlayan sosyal aktivitelerimizden ilki bu akşam gerçekleşti. Katılımın çok olduğu bu aktiviteye kendi elcağızlarımla yapmış olduğum katkının tarifleri aşağıda bulunmaktadır. Genelin aksine, bu sene ki sosyal aktiviyemizde, evsahibini sadece çay demlemekle görevlendirdik. Herkes bildiğini evinde yapsın, bi arada yiyelim güzelleşelim diye kavilleştik. Bi aşağıdaki postta görüldüğü üzere rejimde olmamız nedeniyle, oldukça hafif şeyler yaptım:)) Duru'cuğumun tüm tatlılığı ziyadesiyle üstündeydi. Mesela elmalı kurabiyenin elmalarını temizletip yedi. Aldığı susamlı çöreğin susamları az ve biraz kavrulmuş olduğu için "eski" bularak yenisiyle değiştirdi. Yaş pasta yerine sütlü tatlının üzerine mum diktirip üfletti. Ve bizim " İyi doğdun DURUUU" demek yerine "İyi ki doğdun sevbinaz" dememize bozuldu. Bir müddet bayram beyle chat alemine daldı ama o da oyalamayınca, "ada eve gidelim oncaklarımla oynayım yine gelelim" dedi. Beni kararlı görünce de arka odada annanesiyle sirk seyredip, "ada bak aslan oldum." "ada bak taşvan gibi zıplıyom." " bak bu ne biliyo musun ? bisiklete piniyom"(yere yatıp ayaklarını havada dengesizce sağa sola sallamasının tanımlanması). cümleleri ile iki oda arasında koştu durdu. Sonra da evsahiplerini rica minnet öptürerek geceyi noktaladı. Neyse gelelim tariflere:)


SÜTLÜ İRMİK TATLISI
1 lt. süt 10 çorba kaşığı şeker, 9 çorba kaşığı irmik bir arada kaynatılıyor. Pişip, ocaktan indirirken bir paket vanilyayı katıp karıştırıyorsunuz. Yarısını azcık ıslatılmış tercihen küçük bor borcama boşaltıp, üzerine bir sıra kakaolu biskuviyi diziyor ve tarçın serpiyorsunuz. Geri kalan karışımı tekrar üstüne döküp en üste, iri dövülümş ceviz ve tarçınla süsleyip soğuma bırakıyorsunuz.

KABAK HAVUÇ SALATA
Bir kiloya yakın kabağı soyup rendeleyin. Bir tavada az yağla suyunu çekmesini de bekleyip, biraz kavuruyorsunuz. Başka bi kapta da 3-4 orta boy havucu rendeleyip aynı işlemi havuç için de yapıyorsunuz. Sonra yoğurt (tercihen süzme yoğurt) , 4-5 diş kıyılmış sarımsak, az mayonez ve bol dereotunu ince ince kıyarak ekliyor, karışımın tamamını kabak ve havuçla bir araya getiriyorsunuz.

AFİYET OLSUN

Cuma, Aralık 01, 2006

Biri bize kilo verdiriyo yarışması başladı.

Bizim bakkal saat 20.00'den sonra evlere servis yapmıyomuş. Böylece abur cubur keyfim yarım kaldı. söz de bi de diyet yapıyorum. Sağolsun saat 20.00 den sonra evlere servisi dururan Bakkallar Birliği... Bu aynı zamanda bi işaret olmalı. Uzaklardan bi yerlerden şöyle sesleniyo ulvi bi ruh. Ye Meeee, Yee Meeee, Yeee Meeee.... Acaba az önce abur cubur yemedğim için mi çok sinirlendim. Yoksa çok sinirlendiğim için mi abur cubur yeme isteğim nüksetti hala karar vermedim. Ama yazınca rahatladım valla. Size diyet hikayemden bahsetmedim değil mi? İş yerinde kilolu olduğuna inanan üç koca insan "1 ayda kaç kilo veririm" tarzı bol reytingli bi yapım içinde bulduk kendimizi. Program yapımcıları en çok kilo verene bi küçük altın vaad etti. Yalnız bu vaad çok işe yaramış olmalı ki yarışmacılardan biri 15 dakka yer cimlastiği, 15 dakka bisikletle açılışı yaparken, diğer yarışmacı ikindi 16.00 kadar elmayla durup, günde 2 kilometre yol yürümekte, bendenizi sorarsanız da tüvistendşepır isimli ithal harikasının üzerine 3 dakka çıkarak, eve geldiğinin 1.yılını geride bırakmış olan nesneyi şaşırttım. Bu üç dakkayı 5 dakka çıkartır bi de akşam yemeklerine dikkat edersem, tartının ibresini sola doğru kaydırırım kaanatindeyim. Kararlıyım, motive edin. Şimdi merak içinde kıvaranan okurlara kilomu açıklıyor ve 28.12.2006 tarihinde son bulacak yarışmamızın sonucunu da burada ilan etmeye söz veriyorum.

Efendim. Kilomu mu yazacaktım, yok canımmmm yanlış olmuş, kaç kilo verdiğimi yazacaktım:)))) :PPPPP Tamam tamam mızımayım yetmişbeş kiloyum. Özellikle yazıyla yazdım ki, gözlerinizle rakam arayıp, bulduktan sonra okumaktan vazgeçmeyesiniz diye:) oldu mu. mutlu musunuz? Tamam hadi dağılın bakiimm kulis yapmayın, kümeleşmeyin sizi idareye şikayet ederim sonra.

Mektup adresi biliyor!

Daha şimdiden seleler dolusu oyuncağı olan üç yaşındaki bir çocuğa durmaksınız birşeyler alma ihtiyacını anlayışla karşılamaya, sabretmeye çalışıyorum. Ama sanırım sabır çok değil ki zaman zaman sinirlerime hakim olamıyorum. Bunları direkt şahsına söylemeyi de arzu ederdim ama gereksiz gerginliğe yol açmak vereceğin karşılıklarla muhatap olmak istemiyorum.
Sana kaç kez anlatmaya çalıştıysam da, "oyuncağı çok almasaydın.", "daha öbürüyle oynamadı." gibi cümlelerle ifade etmeye çalıştığım, "çocuğa bu kadar hediye almayı keser misin" cümlesini duymazdan ve görmezden gelmen beni zor durumda bırakıyor. Sen sanıyorsun ki seni kıskanıyorum. Aslına bakarsan şöyle oluyor. Ben de kızıma küçük hediyeler almak istiyorum ama evde bulunanların sayısı o kadar çokken, yeni gelen oyuncağında üç kez oynandıktan sonra nereye gittiğini gördüğüm için ertelemeyi tercih ediyorum. Biraz vakit geçsin sonra alırım diyorum. Ya da aldığım hediyeler, öyle cicili bicili, yanar döner, janjanlı şeyler olmuyor. Daha mütevazi, daha işe yarar şeyler seçmeye çalışıyorum. Birlikte her alışverişe gittiğimizde, alabileceği şeylerin ne olduğunu ve kaç tane alabileceğini konuşuyorum onunla, gerekirse fazla paramızın olmadığını, o o yuncağı da başka bi zaman alacağımızı anlatmaya çalışıyorum. Sence neden? Kızım istediklerini yerine getirip yüzündeki o mutlu ifadeyi görmekten mi kaçıyorum. Ya da oyuncağa para harcamayı müsriflik mi sayıyorum. Ya da alım gücüm çok sınırlı olduğu için mi böyle davranıyorum? Cevabı biraz düşünsen bulursun. Bu ve buna benzer yaptığım, söylediğim, anlattığım şeylerin tek bir nedeni var. Sadece yarın yetişkin olduğunda karşılaşacağı dünyaya, gerçeklere, geleceğe hazırlamaya çalışıyorum. Şimdi yaşayacağı küçük hayal kırıklıkları ile her istediğinin her zaman olamayacağı bilgisini öğretmeye çalışıyorum. Yetişkin olduğunda yaşayacağı hayal kırıklıklarına hazır olması, hayata sağlam adımlarla basması, hayatının sonuna kadar yanında olamayacağım gerçeği ile yetişkin olduğunda tek başına ayakta durabilmesi için uğraşıyorum. Dünyanın kendi etrafında döndüğü yanılgısını yaşamaması, doyumsuz, tatminsiz ve mutsuz bir çocuk ve yetişkin olmaması için elimden geleni yapıyorum. Sence ben kızımı sevmiyor muyum?

Ben çocuk yetiştirmeye çalışıyorum. Sadece karnını doyurmak dışındaki sosyal ve ruhsal ihtiyaçlarını da karşılamaya çalışıyorum. Senin yaptığın gibi iki haftada bir c.tesi pazar alıp, saatlerce oynamak dışında çocuğuma verilmesi gereken öyle çok şey var ki. Birazcık yardımcı olsan ne olur.
Az önce telefondaki sesi ne kadar mutluydu. "Anne bana prenses evi aldılar..." Canım benim nasıl da sevinmişsindir. Ama aranızdan birinin aklına geldi mi acaba? Bu çocuğun annesi geleceğe bir "cindy bebek"mi yetiştirmek istiyor diye. Bu yaşlarda edinilen ve oynanan oyuncakların, çocukların kişiliğini, hayata bakışını, sosyal duruşunu bile etkilediğinin farkında mıydı alanlar. Evet itirazım var. O kadar pahalı bir hediye için çok erkendi. Evet itirazım var, bu dünyada prensesler yaşamıyor. Evet itirazım var , benim küçük tarçınım asla sürtük bir cindy ya da barbie bebek olmayacak. Siz kimin çocuğuna ne hediye ediyorsunuz ya. Büyütme, yetiştirme sorumluluğunu seve seve aldım, kimseye vermeye niyetim yok. Seni anlamaya çalışıyorum ama sanki bilinçli yapıyorsun bunları. Biraz daha özen göster, madem vereceklerin oyunlar ve oyuncaklarla sınırlı, hiç olmazsa benim verdiklerimi sabote etme.