Pazartesi, Ocak 15, 2007

Merhaba

Geçen yılın son günleri ile yeni yılın ilk günlerini saran sağlık sorunları (önce annem, arkasından dudum, sonrasında da ben), bunlara eşlik eden.... Neyse, herşeyi uzağımızda bırakmış olmayı diliyorum.

Kışın bu günlerinde inat gökyüzünde durup, artık kendime gelmemi söyleyen güneşe,
endişeli gözlerle beni seyreden anne ve babama, herşeyden habersiz "ada sen de hasta oldun. sana da kebelek takıcaklar mı" diyen dudu'ma ve Ada'ma daha fazla haksızlık yapmamalıydım. Sabaha umutla açtım gözlerimi. Uzun süredir uzaklarda olduğunu sandığım yaşama sevincimi buldum başucumda. Mahçup gülümsüyor, "Füs çok uzadı, kalk artık" diyordu. Gülümsedim. Azcık atıştırdım, çok çay içtim. Duduya hazırlanmasını söyledim. Babamın gözlerindeki gülümsemeyi görmezlikten geldim (ki gözgöze gelsek ağlaşıvericez). Bi solukta sokağa attım hepsini. Buraya yakın olduğunu bildiğim ama geldiğimden beri (neredeyse 1,5 yıldır) gitmeyi ertelediğim yere "Kıyıköy"e sürükledim peşimden.

Fırsattan istifade, dudusuyla dedesini görüntüledim. Arkada Kıyıköy sahili. Karadeniz'de bi yer, haritada açıp bakın. Hayal ettiğim gibi değildi. Limanda sadece balıkçı barınakları vardı. Sadece köyün girşinde sağda bi yer çarptı gözüme, motel ve restorant, onun da mevsimi değildir şimdi. Ama denizi görmek de, denizin kokusunu duymak da çok iyi geldi.


Deniz kenarında en sevdiğim şeyi Dudu'ya da öğrettim. Birlikte deniz taşı ve kabuğu topladık. Dudu denize taş attı. Henüz taş sektirmeyi keşfetmedi (ki hoş keşfetse de ona öğretecek kabiliyette değilim. Attığım taş sadece bi kez sekip suyun derinliklerini boyluyo. allam niye konuyu böyle dağıtıyorum ki ben )


Konforlu değil, tesis yok ama çok sakin bi yer. Kafa dinlemeye, hani olur ya sevdiğinle bi kaçamak yapayım, bi gün çalayım denecek bi yer. Tabi zevk meselesi. Kimseyi umutlandırmak istemem.


orda oturup soluklanacak bi yer bulamayınca, baba kır dümeni Kastro'ya dedim. Yol üstü gelmişken bi de orayı görelim ona göre bi dahakine hazırlıklı geliriz.

Orasını da sevdim ama yazmak istemiyo canım. Sadece şunu bilin, çok güzel balık rakı olur ama var olan tek tesisin de kapısı mevsimi olmadığı için kilitliydi. Nisan'da sezon açlıyomuş. Sırf balık rakı için bi kaçamak yapacağım beklerim efenim.

Dönüş yolunda Bahçeköy'den manda yoğurdu, tereyağı ve köy peyniri aldık. Hiç biri hatırladığım tatta ve lezzette değildi. Sanmayın ağzımın tadı yok, büyüklerimde beğenmediler. Ama yoklukta napcan yiyoz işte. Haaa tabi daha önce manda yoğurdu, yağı ve peyniri yemeyenler için lezzetli olabilir. Ayyy benden bu kadar. Yoruldum. Yaşama sevinci de yorucu bi şiymiş canım. Canım kurda kuşa merhaba demek istiyo:)Her neyse postumuzu "iyi geceler küçük joo" diye kapatmak istiyorum.
-iyi geceler küçük joe.
-iyi geceler büyükbaba.
-iyi geceler laura.
-iyi geceler büyükbaba.
-iyi geceler küçük joe.
:)))))

P.S. Rakı diyorum, balık diyorum. Sesim geliyo mu?:)))

geç kalmış post

Bazen güzel anların fotograflarını çekiyor, bunu da post yapayım, dudu büyüyünce gülsün diyorum ama araya bi şeyler giriyo unutuyorum. Bu da işte öyle, fotosu önce çekilmiş, geç kalmış bi post.
Yukarıdaki neyin fotografıdır.
a-) Yuranın hediyesi tatlı palyançonun
b-) Dudunun ev içi gezintisinde kullandığı bisikletinin
c-) Adaya yıllar önce genç arkadaşları tarafından (geleceği görmüşler de almışlar dedirten) kızıl saçlı bebeğin
d-) Yer minderlerinin
e-) Siz bilin.


tamam yukarıdaki biraz karmaşıktı. Şimdi ne düşünüyorsunuz. Evet yukarıdaki fotografla birleştirilince bu fotografın ne olduğu anlaşıldı. Peki sizce Dudu orda ne arıyordu?
a-) Öküz altında buzağı
b-) Ada'sını
c-) Ada'sından sakladığı topidik topidikleri
d-) Kendi gezegeni ile irtibata geçiyordu (hayal gücünüzün sınırlarını deniyorum)

Ben çok insafsız bi örtmen olurdum galiba. Çünkü doğru cevabı şıklara bile yazmadım. Ya da benden örtmen zaten olmazdı , çünkü alt tarafı posta eğlence katmaya çalışan sıradan bi adayım.Dudu orda bi şi aramıyordu. Hatta aramak fiili ile hiç bi ilişki yoktu. Çünkü aranan zaten dudunun kendisiydi. Evet bildiniz, sakkambac oynuyolardı.