Çarşamba, Şubat 28, 2007

Geçen haftasonu, soğuk bi yolculuktan sonra Şirin'e ulaşabildik. Ayşenaz'ımızın gelmesine sayılı günler kaldı. Adet bu ya, Ayşenaz'ın odasını görmeye misafir geldi geçen c.tesi. Gelen misafirlerden biri de Dudu'nun arkadaşı Ceren'di. Önce Ceren, Dudu'ya hediye gelen eteği beğendi ve giymek istedi. Biz de izin verdik. Biraz sonra Dudu geldi. Ada ben elbise giyeceğim dedi. İyi dedim. Gittik kırmızı elbisesini giydik. Ben mutfakta kek yapmakla uğraşıyordum, bi ara içeri girdiğimde, Dudu'nun ağlamaklı gözlerle Ceren'e bakıp, kırmızı elbisesini kemirdiğini gördüm. Yanına gittim. Adacım neyin var dedim. Ada ben başka elbise giyeceğim dedi. İyi, gittik başka elbise yok. Ama eski kot eteği var. Yaşasın dedi. Bi hevesle giydi. Ben tekrar mutfağa gittim. Döndüğümde, Dudu'ya hediye gelip Ceren'in giydiği eteği Dudu, Dudu'nun kot eteğini de Ceren giymişti. Henüz olayın vahametine varamamıştı ki. Ceren'in teyzesi Dudu'nun fotograflarını çekmeye başladı. İşte bu bardağı taşıran son damla oldu, iki genç kız arasında. Ceren haykırırcasına;
- Teyze çabuk sil o fotgrafları, hiç güzel çıkmadı Duru. dedi.
Duru üzgün üzgün baktı Ceren'e.

Bi müddet sonra, Ceren bale gösterisi yapmaya başladı. Herkes alkışlayınca, Dudu kendini ortaya attı. "Bakın bana, beni isleyin. Bakın nası yapıcam" nidaları ile odanın bi köşesinden öbür köşesine koşmaya, bacaklarını ayırmaya çalıştı. Bu arada Ceren'in babası nezaket olsun diye alkışladı. Dudu durumdan memnum ama Ceren'in ağzından:
-Babam da iyice çılgınlaştı. cümlesi dökülüverdi.Bi ara rakip olduklarını unutup, elbirliği ile Ayşenaz'ın odasına girip tüm çekmeceleri dökmeyi, buldukları küçük çorapları giymeyi bile becerdiler. O gece Dudu olmadığı kadar kıskançtı ve Ceren de ondan aşağı kalmıyordu.

Bi ara Ceren bale elbisesini göstermek istemesiyle, Duru'nun keyfi iyice kaçtı.

Yine Ceren'in babasının yaptığı iltifatlarla kendisine gelen Duru, geceyi kazasız belasız atlattırdı. Ama asıl güzel olan kızlarmızın çok dürüst olmasıydı. İkisi de hiç bir çekince göstermeden, birbirlerini pek sevmediklerini söylediler.


İşin aslını isterseniz, üç gündür o kadar yorgun ve yoğunum ki, keşke c.tesi gecesi üşenmeden yazsaydım diye düşünüyorum şimdi. Çok keyifsiz ve tatsız bi şey oldu ama, yaşanırken inanın çok eğlenmiştik. Yine de Duru'nun ilk kıskançlık krizi olarak blogdaki yerini almalı diye düşündüm. Okumasanız da olur.

Cuma, Şubat 23, 2007

Dudu'nun minik burnu

Benim bildiğim çocukluk hayatı boyunca yapılan yaramazlıklar sonucu diz ve dirseklerde kabuk bağlayan yaralar dışında, aşağı yukarı her çocuğun meraktan denediği ve başına iş açtığı şey nedir diye sorsam, değişik cevaplar gelir. Peki hiç hayatınızda burun deliğine nohut, fasülye türü yuvarlak nesneleri sokma girişiminde bulunan bi tanıdığınız var mı diye sorsam. hemen hemen hepsiniz "aaa evet hatırlıyorum" dersiniz. Şimdi sorarım size, bi çocuk neden burnuna bi şey sokmaya çalışır... Nasılsa ağzımdan yiyebiliyom burda da bi delik var, belki burdan da yiyebilir mi diye düşünüyor. Hem böylece yiyecekler direkt beyne karışıp, bizi daha aln rlenakıllı yapar diye mi düşünür? ya da du bi sokayım bakalım annem aferin diyecek mi diye düşünür. ya da du sokayım da bizimkiler sakin sakin oturmasın azcık telaşa düşsün diye mi hesap yapar. hayatta en çok korktuğum şeylerden biridir beni. Bir diğeri de yemek borusunun tıkanması. Böyle bi şey başımıza gelmişti zamanında ve kendimden beklmeyeceğim bi soğuk kanlılıkla işaret parmağımı boğazına kadar sokup o parçayı başarıyla çıkarmıştım.

Bugünki yemek sonrası sürprizimiz çerezdi. Birlikte çerez yiyip çizgi film izliyorduk. Sonra duru:
- ada çıkmıyo bu
diye sakince yanıma yaklaştı.
-ne çıkmıyo annecim?
burnunu gösterdi. Küçük burnunun sol kanadında burnu kadar büyüklükte bi şişlik vardı. Korktuğum başıma gelmişti. Duru burnuna koca bi leblebi sokmayı başarmıştı.
-korkma anneciğim hadi gel banyoya gidelim (korkma duru ben yeterince korkabilirim. Çıkaramazsak ne yaparız. Ayşeni ararım bizi acile götürür. nası çıkarırlar acaba? burnuna biş ey olur mu)
- ada canım acıyo (gözlerinden yaş gelmeye başlamıştı)
- hadi adacım. hani sümüklerin akarken nasıl sümük çıkarıyorduk. hıkk de annecim...
- fışşşşşş
- bi daha annecim...
- ada olmuyoo...
- bak bana annecim başka bi şey deniyeceğiz. Böyle yap bakalım.
Şöyle genizden gelen koca bi hırıltı çıkararak gösterdim. Duru da aynısını yapmayı başardı ve hain leblebi banyonun taşları üzerine uçup yuvarlanarak, meleğimin küçük burnunu terk etti. işt böyle de bi anımız oldu duyrulur.
edtb ıüsyıı de

Çarşamba, Şubat 21, 2007

Eski Bir Aşk Hikayesi (BölümIII )

Evet bi önceki videonun devamı olup, söyleyecek pek bi şey bulamıyorum:)

Eski Bir Aşk Hikayesi (BölümII )

Her yaşayan bilir, çocukla ya da kızla karşılaşılır, gönül koyulur, sonra eve gidildiğinde eş dostla gecenin ayrıntıları konuşulur, irdelenir. İşte Duru'nun Egemen'den sonraki hali, gecenin ayrıntıları ve Duru'nun "biz sadece arkadaşıız" bile diyemediği sahneler...

Not: Alıcınızın ayarıyla oynamayın. Sanatsal olan filmimiz kameraman tarafından yamuk çekilmiştir.


Eski Bir Aşk Hikayesi (Bölüm I )

Yer bi köy düğünü
Tarih geçmiş bi zaman
Duru ve ilk aşkı Egemen:)


Salı, Şubat 20, 2007


Size Dudu ile uyku mücadelemizden hiç bahsetmedim değil mi? Gece saat 21.00'i ila Dudu'nun uyumaya karar verdiği saatler arasında (ki bu saatler sanılmaya 21.30- 22.00. en erken 22.30'dur) yaşadığımız uykuyu getirme merasimleri inanın sayılmayacak çoklukta ve yaratıcılıktadır. Benim uyutmak için bulduğum yöntemlere karşı, Dudu'nun geliştirdiği uyumama yöntemleri bir kitap yazmaya yetecektir. İşte dudu'dan uyku incileri.

- ada sana bakkaldan yogo alayım. (gece saat 23.00 civarı)
- ada annane beni çağırıyo , ben gideyim.
bezgin bi şekilde yatağına yatırdıktan 15 dakika sonra kapımda belirip;
- ada pengüvenler nası ses kıçarır. (çocuğu uyku tutmamış nasıl ses çıkarıyo bu penguenler acaba)
- ada yatağıma yatıcam.(benim yanımda uyumaya çalışıyorsa)
- ada yanında yatıcam (yatağında uyumasını istediysem)
- ada süt (koca bi biberon sütten sonra)
- ada çooookkk susadım. (Aynı Büdü gibi "Edi ben çokkkk susadım)
- ada daha karannık olmamış (sitedeki aydınlatma lambaları sağolsun)
- ben dedemle uyucam.
- ben bebi tivi seyrederken uyucam.
- oycaklarımı toplayım uyucam.
- masat (masal anlat anlamına geliyor ki, bi varmış bi yokmuş diye başladığınızda dudu şöyle diyo, onu diiil, kımrızı başlıklı kızı, onu diil sindirrellayı, onu diiill. .......... )

Bunca mazerete ben de bi takım yöntemler geliştirdim tabi. Dün gece Dudu hanım odasında uyumaya karar verdi. O karkolasında ben de odasındaki halının üzerinde uyuyacağız. Gittik odaya. Ne mümkün, sağa dönüyor sola dönüyo, su istiyo, yastık beğenmiyo, üstünü örtmüyo... Bi sürü gevezelikten sonra, "artık uyu sinirleniyorum ama" dedim. Bu arada yine üstünü açtı. "Duru üstünü örter misin? Bak hala büyük kız olamamışsın. Büyük kızlar kendileri üstünü örterler, hiç açmazlar, hem üstün açık olursa büyüyemezsin de" gibi birbirinin benzeri cümleleri sıralarken Dudu hanım yattığı yerden yine dile geldi. "Ada lütfen uyur musun?" önce ne olduğunu anlayamadım, konuşmaya devam ettim bu kez "Ada artık uyusan." dedi. Ben yine susmayıp üstüne örtmelisin nutkuna devam ediyordum ki, kafayı kaldırdı. "ada sinirleniyorum ama uyuyup susar mısın?" diyerek diologa son noktayı koydu. Ben de gülsem mi ağlasam mı ruh haliyle sessizce durdum. Bi müddet sonra bi şıpırtı ile kafamı kaldırdım. Dudu karyolasının mobilyasını yalıyo. "eeeeee yeter artık Dudu" diyerek kalktığım gibi kendimi kendi yatağıma attım. Aradan 10 sn.geçmeden, koltuğunun altında minik yastığı ile bizimki belirdi. Aradaki konuşmaları geçeceğim, en sonunda neden geldin buraya diye sordum. "seninle uyumak istiyorum" dedi. "İyi de neden benle uyumak istiyorsun" diye sorduğumuda, hiç bi annenin karşı koyamayıp, hemencik koynuna alacağı bi yanıt geldi bizim Dudu'dan. "Seni Seviyorum İçin."

Pazar, Şubat 18, 2007

AŞK

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken

Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.


Cemal Süreya

Perşembe, Şubat 08, 2007

Salı, Şubat 06, 2007

Ada'lar; Adaçayı İçer, Soya Fasülyesi Yer

:)))
Pazartesi günü elimdeki bi sürü tahlil kağıdını doktora uzatıp, sevimli sevimli gülümseyerek sonuçları dinlemeye başladım. Engin (Google sağolsun) tıp bilgime dayanarak, yapılan son tahlil haricinde çok da aksi giden bi şey olmadığını biliyordum. Ama asıl merak ettiğim, bi türlü okuyup yorumlayamadığım o tahlilin sonucuydu. Doktorda bunu bilir gibi, en sona bıraktı onu. Bu iyi, şu tahlil için bunu yapacağız v.s. v.s.

Sonra beklenen tahlili aldı, sakinlikle baktı ve şöyle dedi. "Endişelerinizde haklısınız. Görünen o ki, süreç başlamış gibi. Değerlere bakarak en fazla 5 yıl diyebilirim. Eğer çocuk düşünüyorsanız önümüzdeki 1 yıl içinde yapın. Sonrası için mümkün olmayabilir."

Gülümsememi bozmamaya çalıştım. "Ne yapılabilir" dedim. "Süreci engellemenin, ertelemenin ya da geciktirmenin bi yolu ne yazık ki yok. Şu an başlamadığı için de tedavi uygulamayacağız." dedi.

Sessiz kalıp, başımı salladım, herşey çok doğal ve yolundaymış gibi. Bunu öğrenme ihtimalini bilerek gelmiştim. Ama duymak sarstı beni. Kadınların %1 ya da 2'sinin başına gelen bir şeymiş bu durum. Doktor "Adaçayı ve soya iyi gelir" dedi. Başlıkta da görüldüğü üzere, pek yakıştı adıma.

Yapacak bi şey yoksa, bekleyeceğiz kendilerini... Bol ada çayı ve soya ile.

Hoşgeldin erken menapoz.