Çarşamba, Ekim 31, 2007

günlerin kolajı...

Yazacakları biriktirdikçe yazamadığımı farkediyorum. gün içinde değişen ruh hallerime uygun, müzikler eşliğinde, yazılmasını gerekeni yazıp gönderecek kadar bol zamanım yok ne yazık ki... bu yüzden şimdi yazacaklarımın da, belli bi formu olmayacak. ordan burdan arak şekilde ilerleyecekler...

ilk fotograf:
işyerimizde çalışan her öğle yemeğinde, tablidotumuzu alırken hal hatır sorduğumuz ya da telefonla menüyü öğrenmek için telefon açıp;
- Fatma hanım bugün ne yemek var? sorumuza
- çorba, yemek, pilav, yoğurt, tatlı... şeklinde yanıt veren,

Yemek sırasında;
- fatma hanım bu çorba ne çorbası? sorusuna.
- mercimek diyeelar (mercimek diyorlar ama benim hiç bi fikrim yok ya da mercimek diyorlar ama ben pek inanamadım) şeklinde yanıtlayarak, geyiğimize girmişliği olan, tertemiz mutfağımızda gönül rahatlığı ile yemek yememizi sağlayan bi kadın var. yaşı konusunda hiç bi fikrim yok, yaşlı da diyemiyorum genç de... işte bizim fatma hanım, bi gün yemekhanede işlerini bitirip, üstünde önlüğü ile kapımı çaldı.
- az bi baksana, bi şi annatcam sana. geleyim mi? dedi.
- buyur fatma hanım . dedim.
geldi, sandalyeye oturdu ve anlatmaya başladı.
bunun kocası, bi bulgara kapılmış, arada bi eve uğruyormuş. bi kez bu kadınla konuşmuş güzellikle "rahat bırak kocamı " diye. ama sonuç alamamış. bi kaç gün öncede ailecek konuşmuşlar. fatma hanım "ben böyle kabul edemiyom. ya git ya gel" demiş. kocası da "biraz zaman ver hele " demiş. şimdi isteği kadını sırdışı ettirmekmiş. ben bi şey yapabilir miymişim?
Adres biliyor musun dedim. Bilmiyorum dedi. Önce adresini bul, sonra bakalım bi şey yapabiliyor muyuz dedim. Sonra sohbet ilerledi. Bana akıl sordu. "Ne yapayım ben şinci" diye. Valla fatma hanım dedim. sen ne istiyosun önce onu bi söyle. bi de adam giderse eğer, ne kaybedersin. evine bakan bi adam mı? yani onun yokluğu maddi açıdan bi sıkıntı yaratır mı sana? Oturduuğu ev babasının gecekondusuymuş. adam kadına tutulalı beri eve bakmıyomuş zaten. çocuklarda istemiyolarmış, delikanlı bi kızı varmış, zaten geçen akşam o hiddetlenip adamı kovmuş," istemiyorum seni" demiş. eeee dedim , sen ne istiyorun fatma hanım. durdu biraz. kaşlarının altından mahçup güldü. bi sen anlarsın dedi. biliyom ben sende heriften ayrılmışsın. ben de güldüm. eee dedi insan durduk yere niye yıksın yuvasını değil mi dedi. tasdikledim. biraz daha durdu. "ben adamı boşamak istemiyom. er geç döner belki. ben beklicem" dedi. "iyi yapıyosun " dedim. "nasılsa hevesini alacak o bulgar karısından, döner" dedi. "döner" dedim. Biraz rahatladı, "hadi gidiim ben artık." dedi. geldiği gibi dönüp çıktı kapıdan.

ikinci fotograf:
haftasonu istanbul'daydım. Benim nüfusa kayıtlı olmamakla birlikte, ablası olduğum kızlardan birini daha evlendirmek için ( evlendirmek dedimse, kendi kendilerine evleniyolar kızancıklar, benimki sadece iştirak kısmına giiriyor) önce kınaya, ertesi gün de düğüne gittim. Uzun zamandır görmediğim, görmekten mutluluk duyduğum bir sürü arkadaşımla karşılaştım(arkadaş dedim ya, onlar ısrarla apla derler bana) . meğer bi çoğu burayı takip etmekteymiş. ayaküstü lafladım biraz. gözlerkarşılaştıkça gülümsedik içtenlikle. içim ısındı. bildik düğün durumları, nikah, takı töreni, pasta kesme merasimi, foto çekimi derken saat epey bi ilerlemişti ki, nihayet bizleri düşünen bi allahın kulu çıktı da, epeydir biriktirdiğimiz kurtlarımızı dökmek kısmet oldu. dudu ile birlikte deliler gibi eğlendik.

üçüncü fotograf:
kızım son zamanlarda pek bi hatırnaz oldu (!) dün bilibili ile kocası çaytay dudu'ya bi çimadam almışlar. aradaki diolog aşağıdaki gibidir.
- annecim bak pengüven(bilibili veya bilgin) ile kocası sana ne gönderdi.
- ne gönderdi. (gözler ellerle kapanır ama aradan tüm olup biten görülür)
- bak annecim.
- (gülümsemesi dudaklarında asılı.) ada bu ne?
- çim adam annecim. çok değişik bi şi.
- ne yapcaz.
- şimdi buna uygun bi kapbulacağız ve sulayacağız.
- sonra...
- sonra dğeişik bi şi olacak.
çimadamı suladık. kabına oturttuk ve dudu'nun odasına bıraktık. dudu bi kaç dakikada bi gidip geliyo. bana bakıyo , sonra biraz oyalanıyo, tekrar çim adamın yanında. son gelişinde göz göze geldik.
- çok değişik bi şi olacak değil mi anne ? dedi.
anlaşılan hemen olacağını düşündü yavrum.
- evet çok değişik bi şi olacak ama hemen olmaz annecim. bi hafta sonra falan.
- ne olacak peki anne.
- hergün sularsan, çim adamın saçları çıkacak.
- nası saçları çıkcak.
- hani çimen var ya.
- heee yeşil yeşil.
-evet başında çim çıkacak. o yüzden ona çim adam diyolar.
- hııı . başında çim çıkınca kız mı olacak anne?
- nası yani?
- hani kızların saçı oluyo ya sadece.
- hayır annecim, saçları çıksa da çimadam olarak kalacak.
- yaşasın. anne yarın pilginlere gidelim mi teşekkür etmek için. (işte burasını pek kavrayamadım, benim kız ben görmeyeli çok hatırşinas mı oldu yoksa bu istek tamamen gezme dürtüsünden mi kaynaklarınıyo bilemedim)

Salı, Ekim 16, 2007

Biz bu filmi görmüştük.

Saat: 06.35 Dudunun yatağı
A- anneciğim uzat ayağını...
A- kızım kaldır popuşu...
A- bi tanecik kol kaldı annem...
A- bunu da ilikleyeyim...
D- adaaaa uyumak istiyorum...
A- tamam az kaldı kuzum.

saat: 06.48 evin antresi
A - Tatlım kalk servis amca çaldırdı telefonu.
A - koş kızım...
A- dur tokanı takayım.
A - montunu giy...
A - kızım beren..
A - uzat ayağını botlarını giydireyim...

saat: 06.50

A- Koş dudu asansörü çağır.
A- ahh çantanı unutmayalım.

saat:06.51 evin dış kapısı kapanır.
D- kucak...
A- tamam annem asansöre binelim.
A- hıh gel kucağıma, koy kafanı. tamam.

saat: 06.52 apartman çıkış kapısının kolu

A içses: anahtar. anahtarı aldım mı?
cepler yoklanır, yokkkkk.

saat: 06.53 apartman ana girişi.
neyse ki çıkmadan aklına geldiği için, dış kapının önüne bir taş koyarak, tamamen sokakta kalmanın önüne geçilmiştir. Bir umut daire kapısına varılır, hani olmaz ya belki kapıyı açık unutmuştur kendisi. ama hayır kapı duvar. altta gri bi efoşman, üstte kolları eskilikten sarkmış pembe bol sevimli (ben seviyom çünkü) bir hırka.

saaat: 07.00
Kapıcı - abla ne oldu?
A - kapıda kaldım.
Kapıcı - dur abla servisi bitireyim de gelip bakarım.

saat: 07.20
Kapıcı gelir ve yaklaşık 40 daakka kapı açmaya uğraşır. iyi çocuktur çünkü bilir ki o saatte çilingir bulunmaz, üstelik daha önce bu kapıyı aynı saatlerde açmışlığı da vardır (yaklaşık bi sene önce yine kapıda kalındığında) ama uğraş sonuç vermez.

saat: 08.02
A - Çilingiri bi arasak.
Kapıcı - arayalım abla bu sefer açamayacağım ben.
A - numarayı bulsan.
Kapıcı - abla 0.542 ..........

saat: 08.15
çilingir gelir ve 30 saniye içinde kapıyı açar.

saat: 09.03
işyerine varış.

Evet bu filmi daha önce görmüştünüz ne olmuş ben de görmüştüm. Sabah sabah sırtımdan soğuğuda yedim zaten. gülmeyin. güldünüz mü? eee o zaman darısı başınıza. bi de sizin başınızdan geçsin bu film:)))


not: öykü komiğinize mi gitti. gider tabii. ama çok komiğinize gitmesin diye şaanee bi şarkı koydum fona. okuyup ağlayın diye:)

Perşembe, Ekim 11, 2007

Bayram Şekeri

ada: pişttt
yuse:canım
ada:lostlar bende
yuse:napıyon
yuse:alırım senden birazdan
ada:100 luk bankonatlar halinde
ada:siyah bi bond
yuse:hıhh?
ada:çanta içinde
ada:istiyorum
ada:yalnız gel
yuse:allah senin iiiliğini versin
ada:polise ya da başka birine haber verirsen
ada:bi daha lostu göremezsin
yuse:aman ha sakınnnnn
yuse:bişi olmasın onlara
yuse:daha 8. bölümdeyim
yuse:bırak lostlarımı ivrennnç kadın!!!
ada:toplam onyüzbinsekizelliüçyüz altmışkikbin istiyorum
yuse:kılına bile dokunma
yuse:hayırrrr
ada:para hazırsa değişelim
yuse:o para çokkk
yuse:nerde ve ne zaman
ada:senin elinin kiri
ada:sen karar ver
ada:lost ya da para
yuse:ok ok
ada:tamam
ada:bayramlaşma sırasında
ada:kimsenin dikakkatini çekmeden olacak
yuse:çok kalabalık olmaz mı?
ada:sen paraları ünimoga (*) koy
ada:ben alırım ordan
ada:sen merak etme
ada:yalnız ünimogdan bi alındı belgesi getir
ada:ben bayramlaşma esnasında
ada:bayram harçlığı gibi vereceğim
ada:tamam mı
yuse:ok
yuse:hazırım
yuse::D
ada:ben de

( * ) Bildiğiniz zor koşul aracıdır.

Cuma, Ekim 05, 2007

"Michael bir kabusa benzeyen lunaparktan ve komik aynalarla çevrili mekandan uzaklaşırken, başlangıçta olduğu gibi sonda da kendi kendisiyle konuşmaya, geçmişini olduğu kadar, bugününü ve geleceğini de sorgulamaya devam eder. Bir "karar" vermeye çalışır ve şunları söyler"
H.Savaş - Sinema ve Varoluşçuluk - sayfa 187

Bu da bloggerlar arasında yeni bi oyun gibi bi şi. Bana pas veren Mathy oldu. Şimdi olay şu, benim pas vereceklerim en yakınında bulunan kitabı alıp, 187.saftasını açıp, ilk cümlesini yazıyormuş. Diyeceksiniz ki bu ne işe yarayacak. ben de bilmiyorum ve meti gibi cevap veriyorum."sürü psikolojisi"... gelelim pas vereceklerime. şimdi ilk olarak Yuse ye pas veriyorum. Ama diğer listeme eklileri düşünüyorum da bu pasıma kim cevap verir. kara kara düşünüyorum.Uzun zamandır listemde olmakla birlikte yine o uzun zamandan beri yeni post yazan bi blog arkadaşım kalmadı gibi. yine de şansımı denemek istiyorum. umarım bana cevap verme inceliğini gösterirler.
Unut deme hakkımı kullanıyorum. ardından ne sürü psikolojisine uymak gibi bi alışkanlığı, ne de beni takip etmek gibi bi alışkanlığı olan Sibo ve Kenarsüsü'ne pas veriyorum. bakalım kimler bu oyuna katılacaklar.