Perşembe, Haziran 21, 2007

Pazar, Haziran 17, 2007

babalar günü

Bugün Babalar Günü'ydü. Hafta günü (haftasonu) babamın toplantısı varmış, büyük adamlarla, aslında babamda kalacaktım hafta günü ama gelemedi işte. dün aşkam yyuuusiiinin düğününe götürdü ADA'm beni. Aşağıdaki gibi giyindim ve Ada bana makraj yaptı.

Hazırlandıktan sonra ada ile yuseye bale gösterisi yaptım. Sonra harkan bizi alıp çooluya götürdü abarayla. Düğüne gititğimiz de adanın bi sürü iş arkadaşı da ordaydı. Hepsini tanıyom artık ama ada isimlerini yazma dedi, o yüzden size sölemicem.

Herkes dansederken ben de etmek istedim ama annemin arkadaşları bana çok güldüler. gülsünler. olsun. onlar hiç dans edemedi ya. ben hiç olmazsa dans edecek birini buldum. kız mız ama dans ettim ya. ohhhhhh.

sonra oyun havası çaldı, herkes oynadı. ada da oynadı.

Gece geç geldik eve, hemen uyudum. çünkü yarın babam gelcekmiş annem öyle dedi.

Sabah adayı uyandırdım. içeri gidip nikolodyon açtık. "Sünger Boku" izledim. Aslında ismi başka bişi ama ben unutuyorum.Babam aradı geliyomuş, kahvaltı hazırladım babama. bi de hediye almıştım bi de okulda hediye yapmıştım öğretmenimle onları verdim. Çok sevindi. Birlikte kayıköye gittik. Çok eğlendik. Ada'ya sordum. "Babam artık bizle mi kalacak." ada "hayır , misafir oldu bize akşam evine gidecek" dedi. olsun yine de çok güzel zaman geçirdim. Çok mutlu oldum.

Cuma, Haziran 15, 2007


Denizde kararti var bu gelen kayik midur
Ben özledum yarumi ağlasam ayip midur


Oy dumanlar dumanlar hep dağlari sardunuz
Yüreğumun derdini bilsenuz ağlardunuz

K'arardi karadeniz taşti bu yana taşti
Haber verun yarume gözlerum doldi taşti

Gemi mil ilen olur sevda dil ilen olur
Güzeller çok var ama meyil birine olur

Perşembe, Haziran 14, 2007

De Ja Vu (zırvaladım okumayın)

Dün gece, Dudu erken uyudu. 22.30 gibi.

Tv'den öyle uzak kalmışım ki, zap yaptığım tüm kanallar ve kanallarda gördüklerim çok yabancı geldi. Biraz www.oyunus.com 'da wordabula oynadım.Süper sözcükler yazıp, kendimi takdir ettim. Sonra gözüme, p.tesi gecesi süpürgesiz cadılık görevini yerine getirirken duduşla ilgilenen, onu kreşten alıp, karnını doyurup, ilgilenen Yuse ile Harkan'ın seyrederiz diye getirdikleri ama seyredemedikleri "Dejavu" filminin VCD'si ilişti.

Açıp, izlemeye başladım. Film çok iyi miydi? Kötü değildi. Ama finali pek beğenmedim. Filmde, iyi adamlar, kötü adamı yakalamak için yeni bi teknoloji kullanıyorlar ve 4- 4,5 gün öncesini saniye saniye izliyorlar. Önce bunun uydular yardımı ile yapıldığını söylüyorlar ama sonra öğreniyoruz ki, gördükleri geçmiş değil. Yani görüntü o ana ait.Allahım anlatamadım. Sonra da o ana müdahale ederek olacakları değiştirmeye çalışıyorlar. Hoşuma giden tarafı şuydu. Zamanın akışına, geçmişe müdahele etmeye çalışmaları, gelecekte bi şeyleri değiştirmedi. Keşke finali de bu düşünce üzerine kurabilselerdi. Filmin bi yerine kadar, "ilahi güce, zamanın akışına ne kadar müdahale edersen et, sonucu (kaderi) değiştiremezsin" diye düşünüyorsun. "Kelebek Etkisi"nde geçmişe müdahale ne kadar zarar verici ise; bu filmde zamana müdahale o kadar zararsız, etkisiz bir hal alıyor. Aman boşver canım filmle ilgili konuşmak istemiyo galiba.

Sadece şunu söylemek istiyorum. Geçmişi değiştirmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Ama zaman zaman verdiğimiz minicik kararlarla, hayatımızın akış yönünü değiştirdiğimize inanıyorum. Bizim için basit bir "evet" ya da "hayır", eylem ya da eylemsizlik kendi hayatımızla birlikte, tüm evrenin de yolunu değiştirebiliyor bence. Dünya üzerinde milyarlarca insan olduğu, verilen küçük kararlarla hayatın akışını değiştirdiği düşünüldüğünde, gelecek sürekli yatak değiştiren bir nehir gibi akıyor demektir. O zaman şunu soruyorum kendime "yazılan sabit bi kaderin varlığından söz etmek mümkün mü? ya da kaderi yazan yaratıcı bu değişen akışı bile önceden görüp planlayarak mı yazıyor bu kaderi."

Yer Tanrısı ve Hızır, Hazır Nazır Ekibi ve Süpürügesiz Cadısı:)

Cicik Duru;

Meraktasındır belki ya da bu ADA amma da tembel çıktı iki satır yazmaya bile üşeniyor oldu diye düşünüyorsundur. Değil tatlım. Üşenmek değil bu... Çok param olsa başımı kaşımaya bi adam tutardım şu sıralar. Ve yazıya kabiliyetim olsaydı, acayip entrikalar ve komplelerle(komplo muydu) dolu, trajikomik ve aynı zamanda gerilimli bir kitap yazabilirdim.

"Aslında herşey bundan 5 sene önce başlamıştı" cümlesi olurdu kitabın ilk cümlesi. Yer Tanrısı (ki kesinlikle dalga geçtiğim düşünülmesin, kendisi için duyduğum en uygun yakıştırma) ve ekibi; kısa boylu hafif tıknaz ve takma akıllı romanın kötü kahramanıyla yüzyüze geldiklerinde, her iki tarafta birbirini ölçüp tartmış, notlarını vermişlerdir... Notlarının kaç olduğunu söylemeyeceğim ama kötü adam bu nottan hoşnut olmamakta, akıl arkadaşının taktığı akıllarla, Yer Tanrısı'nı gereksiz yere rahatsız ve taciz etmektedir. Yer Tanrısı bu, bir iki üç neticede yarı ölümlü olan Tanrı'nın sabrı taşmış ve Hızır, Hazır ve Nazır ekibi ile süpürgesiz cadısına,
"yaptığı bir değil iki değil yeter artık. birilerini buna notunu söylemeli" demiştir. Bu cümle üzerine iş başına gelen ekibi, yokluğunda epey bi işler karıştırmıştır:))) Döndüğünde krallığının başına gelen karışıklık karşısında, muhtemelen bıyık altından gülerek olanları dinleyecek ve engin Tanrısal güçleri ve ekibinin de küçük yardımları ile işleri yoluna koyacaktır.

Aslında çok yazasım, herşeyleri anlatasım var ama "meslek sırrı" dedikleri bi sorumluluğum da var. O yüzzden ısrar etmeyin ağzımı açmayacağım. Şu bir haftada öyle çok güldük, öyle çok sinirlendik, öyle çok üzüldük, öyle çok strese girdik ki, anlatılır gibi değil (anlatılır da dedim ya meslek sırrı:) ) ... sonuç olarak Yer Tanrısı ve ekibiyle çalıştığım için mutluyum.